26 Şubat 2012 Pazar

AAAAAAHHHHH!!!


Her sabah her kadınının yaşadığı gibi ne giyeceğime karar verme çabası içinde dolabımı yatağıma boşaltmıştım. Sadece kotumun üzerine ne giyeceğimi bulmaya çabalıyordum. Bu kararsızlık her kadında bence var az veya çok çünkü seçenekler ne kadar çoğalıyorsa karar vermek te o kadar zorlaşıyor. Birini giyerken aklınız hep bir diğerinde kalıyor. Böylece evden çıkmak işkenceye dönüşebiliyor ve hatta küçük beklenmedik kazalar da sizi bekliyor olabiliyor.
Sıcacık ve yazın geldiğini hatırlatan cumartesi sabahı sadece birkaç saat bir önceki günden kalan işlerimi toparlamak için ofise uğrama ardından da sosyal hayatıma devam etme hayalim vardı. Cuma gününden bu programı yapmıştım bile.
Bir kot giydim, üstüne hava güneşli fakat serin olması sebebi ile kazak giymenin uygun olacağını düşündüm ve spor kazaklarıma göz gezdiriyordum. Gözüm birden kendimi içinde sıcacık hissettiğim rengarenk kazağıma gitti. Günün sıcaklığına ve cumartesi gününe göz kırpan bir şekilde dolabın en üst rafında ve en üstte duruyordu. Minyon boyum bırakın en üstteki rafa 3.rafa zor ulaşıyordu. Ben de ekstra yardım için minik pembe pufumdan yardım aldım. Olan oldu.
Sabah mahmurluğu içinde gözümü tam açamadan sadece aklımın kıyafete odaklandığı bir anda kendimi yerde buldum. Pufun önüne basıp yukarı uzandığımda puf ayağımın altından kayıp dolabın raflarına da çarparak acılar içinde aniden yere düştüm. Gerçekten acıyordu vücudumda bazı yerler. Kalçamı vurmuştum sonra sağ ayak bileğim biraz ters düşmüştü, bacak kemiğimi de çarpıştım. Sabah sabah pek hoşuma gitmeyen bir sahnenin başrol oyuncusuydum. Canım yanıyordu ama pek önemsemeden  ve düşmeme sebep olan kazağı da giymeden evden çıktım.
Bileğimdeki sızı çok azdı. Starbucks'a uğradım kahvemi aldım, ofise geldim. Oturduğum masamda geçirdiğim 2 saat sonunda ayağa kalktığımda sağ ayak bileğimdeki ciddi acının farkında vardım. Üstüne basmakta zorlanıyordum ve canım yanıyordu. Topallamaya başladım, ayağımın üstüne tam basamıyor, vücudumun tüm ağırlığını veremiyordum. Hızlı bir şekilde toparlandım ve bir taksiye atlayıp eve geldim. Evin yakınındaki eczaneden aldığım krem ile bileğimi sürekli ovdum, dona dona buz koydum ve sürekli bir yastığın üzerine uzattım. Gece de bandajlayarak uyudum. Uyurken ciddi bir sızım olmadığı için güzelce, acısız ve deliksiz uyudum.
Pazar sabahı da cumartesinin acısının hafiflemesiyle mutlu uyandım ama yine de korktuğum için üstüne basmadan yine uzanarak yatıyorum. Pazartesi işe gitmeme riski ile karşılaşmamak adına ayağımı sürekli ovuyor, yüksekte tutuyorum ve acısının gerçekten azaldığını hissediyorum :)) Ne mutlu bana.
Evin içinde yaşanabilecek görünmez ve beklenmedik kazalardan ben de payımı aldım ve şimdi zıplayarak evde işimi görmeye çalışıyorum. Gerçekten ne kadar zormuş. Hemen iyileşme temennisi ile herkese mutlu pazarlar diliyorum.


22 Şubat 2012 Çarşamba



SEN

Derin nefes al...Yavaşca ver...Tazelendin...
Kapa gözünü...Şimdi aç... Merhaba...
Bak...Gör...Anladın...
Uyu... Esneyerek gerin...Uyan...
Su iç...
Aşık ol... Acı çek...Ağla...
Unut...Unuttuğunu hatırla...Neyi hatrladığını unut...
Çalış...Karada...Havada...Suda..
Oku...Kitabı...Tabelayı...
Öğren... Öğret... Yorulma...
Sarhoş ol...Yığıl...Ayıl...
Küfret... Önce içinden...Sonra dışından..
Bağır...Sessizce...Kuşları uçur...
Abart...Azı da ... Çoğu da...
Roller...Eş...Dost...Kardeş...Sen...
Sev...Kendini.. Onu...
Yola çık...Dönmeyi unutma...Kendini orada bırakma...
İki adım ileri at... Bir adım geri.. Nefes al...
Plan yap...Yırt at...Sonra parçaları yapıştır...
Olgun ol... Genç ol... Kaybolma...
Sabun kok...Çiçek kok...Ten kok...
Temiz ol... Dışında ...İçinde.. Kalbinde...
İtiraf et....Saklama... Hafifle...
Yarım elma...Yarım armut...Bir ol...
Müzik dinle...Ruhunu sevindir.....Mırıldan
Hesap tut.... Hesap ver... Kendine...
Hata yap...Güzel olsun... Bir daha yapma...
İçine atma...Biriktirme...Cömert ol...
Hayal et... Kovala...Kovma...
Sorumluluk al... Başar... Oluyormuş deme...
ve
Şükret... Geçmişe...Geleceğe...