9 Aralık 2013 Pazartesi

AKREP BURCU MUSUN?

8 Kasım günü dünyaya gelmişim. Çok şahidim var. Sabaha karşı hemde, 80 darbesinin sokağa çıkma yasağı olduğu zamanlarda ben herkesin aksine çıkmak istemişim, ne oluyor orada dercesine. İşte dünyaya merhaba demek için seçtiğim gün ve saat yorumculara göre geçmişim, geleceğim için çok önemliymiş, çünkü burç denen kavram doğduğumuz tarih ve saatteki güneşin gök kubbedeki konumuna göre 12 farklı şekilden birini temsil ediyormuş. Ben ise ne işlevi olduğunu bilmediğim ve hala da anlamadığım hatta doğaüstü olduğuna bile inandığım burçlardan Akrep burcuna mensubum.  Futbol takımı olarak Galatasaray'lı olmam gibi Akrep burcuyum. Ne detaylı biliyorum ne de takip ediyorum. 

Büyüdükçe hele ergenlik çağında gerekli birçok bilginin yanında kanımca birçok da gereksiz bilgi ile de dolduruyoruz beynimizi. Bu bilgilerin gerekli veya gereksiz olduğunu kendimiz bile bilmiyoruz aslında. Sanırım ben de burçlar ile işte bu zamanlarda tanıştım, ne olduklarını ve ne işe yaradıklarını bilmeden öğrendim ama hala net zamanı hiç hatırlamıyorum. Öğrenirken sorgulamadığım burçların bana ne faydası var, burcumu bilmeseydim hayatımda ne değişecekti diye düşündüğümde cevap da bulamıyorum. Burç hakkındaki bilgilerime yenilerini eklemiyorum sadece yeri gelirse bildiklerime biraz edebiyat katıp süsleyerek servis etmem yeterli oluyor.
Malum bir burca mensup iseniz ve uzmanlarınca burçların karakteristik özellikleri olduğu söyleniyorsa insan doğal olarak dahil olduğu burcu merak ediyor. Okuyor ve kendine yorumluyor hatta gazete ve internette bile günlük/aylık burç yorumlarına göz gezdiriyor.  İşin ilginç yanı nasıl herkes için burç yorumları aynı oluyor anlamıyorum. Yani benim burcumda "Bugün güzel bir haber alacaksınız" yazıyorsa tüm Akrep burcuna için bu geçerli mi? Herkesin mi günü güzel geçiyor?

Biz dönelim 23 Ekim- 21 Kasım tarihleri arasında doğan Akrep burcuna. Bazı karakteristik özellikleri ile tanımaya çalışalım. Tutkuludur; başladığı işi bitiren cinsinden, kuşkucudur ve bu onu rahatsız edebilir çünkü kendini güvende hissetmek ister, kontrol manyağıdır aksi onu mutsuz edebilir,  evi, masası düzenlidir, onun için her şey zamanında ve sistematik bir şekilde ilerlemelidir, adalet duygusu ve bir o kadar da intikam duygusuna sahiptir, her şeye sahip olmak isterken kendi özgürlüğüne  düşkün olduğu için kısıtlanmak istemez. Kıskançtır ve bu başkasından çok kendine zarar verebilecek derecededir, bir yandan kin beslediği yıkıcı durumlar ile karşılaşabilir. Kendine yapılanı unutmaz, aklının bir köşesindedir hep, her zaman doğru zamanı bekler. Sezgileri kuvvetlidir, sanki karşısındakinin aklından geçenleri okuyabilir ve bu durum onu rahatsız edebilir. Hayatında duyguları önceliklidir, özel hayatında yoğun ve uzun soluklu ilişkiler yaşayarak ideal bir partner olduğunu gösterir.

Okuduklarımdan ve aklımda kalanlardan Akrep burcu hakkında çıkardığım sonuçlar bunlar. Bu özelliklerin akrep burcunun has ve belirleyici özellikleri olduğunu söylerler, olumlu ve özellikle olumsuz özellikleri ile insanlar üzerinde Akrep Burcunun  farklı  ön yargıları vardır. Akrep burcuyum dediğimde insanlar bir adım geri atarlar. Baskın özelliklerinin insanlarda biraz itici veya dikkat edilmesi gerekli izlenimi mi verdiğini bilmiyorum ama diğer burçlardan farkı var sanırım.

Ben ise burcun karakteristik özelliklerini incelediğimde Akrep burcunu kendime çok yakın hissettiğimi düşünmüyorum. Biraz daha duygusal, sakin, intikam duygusu taşımayan (ya da öyle düşündüğüm veya törpülediğim) karakteristik özelliklerim olduğunu biliyorum. Akrep burcuna has sert ve mesafeli izlenimin aksine ben daha samimi ve yumuşak bir insanım. İşte burçlar bu yüzden çok inandırıcı gelmiyor. Her akrep insanının bu özelliklere sahip olduğunu veya gazeteden burç yorumlarını okuduğumda yazılanların da kişisel olmadığını düşünüyorum. Ama yine de her zaman olumlu yazdığını düşündüğüm burç yorumlarına denk gelirsem motive edici ve rahatlatıcı olmasından dolayı da okumadan geçmiyorum :)














5 Aralık 2013 Perşembe

HAYAT DEVAM EDİYOR, SİZ YOLA DİKKAT EDİN.

     Hayat devam ediyor..
   Bugün ilginç bir şey oldu ofiste, hepimizin hayatında şahit olabileceği bir durum ve insan uzaktan baktığı manzara karşısında "Hayat devam ediyor işte" yorumunda bulunuyor sadece.
   Bir süre önce işten ayrılan iş arkadaşımız ofise bizi ziyarete geldi. Zaten işten çıkmasının şaşkınlığını yeni atmış iken onu habersiz karşımızda görmek çok hoşumuza gitti. Herkesle kısa selamlaşmalar, sohbetler etti. Kendisi işten ayrıldıktan sonra ofiste oturma düzeni ve masalarda değişiklikler yapılmıştı ve bu ziyareti ile de değişiklikleri fark etti. Herkes ile selamlaşma ve ayak üstü sohbet etmesinin ardından ofisteki bu değişikler ile insanların sıcaklığı, yoğun hali, koşturmaları, iş telaşı ve bizleri bıraktığı gibi bulması karşısında "Herkesin keyfi yerinde" diye biraz buruk ve şaşkın bir ifade ile aslında satır aralarında farklı anlamlar taşıyan cümleler döküldü ağzından sessizce, kimse üstünde durmadı. Belki o an herkes selam ve sohbet havasında bu bir kaç kelimenin neler ifade ettiğini anlamadı ama aslında biraz sitem, üzüntü ve şaşkınlık barındıyordu.
    Bu örnekte yaşadığımız gibi; işyerinizden çıktığınızda, sevgilinizden ayrıldığınızda, evinizi değiştirdiğinizde kısacası uzun soluklu zaman geçirdiğiniz alışkanlıklarınızdan vazgeçmeniz gerektiğinizde,  kendinizi o bütünün parçası değil kendisi hissettiğiniz için gerçekten ciddi sarsılırsınız. Hiç oradan gitmeyeceğinizi veya sevgilinizden ayrılmayacağınızı düşünürsünüz. Eğer bir gün işten çıkmak zorunda kalırsanız, siz gittikten sonra hiç birşeyin eskisi gibi olmayacağını düşünürsünüz, siz olmadan nasıl çalışırlar diye bile aklınızdan geçirebilirsiniz. Sevgilinizden ayrıldığınızda hep üzüleceğine ve sizin gibi birini bulamayacağına hatta mutlu olmasının imkansızlığına inanırsınız. Hepsi insana, mekana, duruma alışmaktan, aidiyet hissetmekten ve aslında bencillikten geliyor sanırım. Sanıyorsunuz ki arkadanızdan birileri "Dur gitme!" diyecek. Kendinizi kocaman puzzle'da ana resmi tamamlayan parça gibi hissedersiniz, siz giderseniz resim tamamlanmayacak, daha önce dahil olduğunuz sistem çökecek ve her şey yarım kalacak gibi düşünürsünüz. Ama aslında gerçek hayatta "Kimse vazgeçilmez değildir". 
    Ne insanlar, ne işler, ne mekanlar, ne eşyalar... Çünkü hayat kaldığı yerden devam ediyor. Nasıl ki arabalarımızda kullandığımız navigasyon cihazlarının önerdiği yol yerine başka yola girdiğimizde cihaz hemen bize yeni bir yol güzergahı tanımlıyor, işte hayat ta gerçekten bizi gideceğimiz yere yanınızda kim olsa da öyle ya da böyle götürüyor. Hayat devam ediyor. Siz yola dikkat edin.

24 Kasım 2013 Pazar

Hergün Yeni...: ŞEYTAN ACELE İŞİME KARIŞMA SAKIN

Hergün Yeni...: ŞEYTAN ACELE İŞİME KARIŞMA SAKIN: Bir pazar sabahı saat 8'de uyandım. Kış ayının yavaş yavaş kendini gösterdiği belki de geç bile kaldığı bir kasım pazar sabahı. Alarm...

ŞEYTAN ACELE İŞİME KARIŞMA SAKIN

Bir pazar sabahı saat 8'de uyandım. Kış ayının yavaş yavaş kendini gösterdiği belki de geç bile kaldığı bir kasım pazar sabahı. Alarm çalmadı, kimse yanıma gelip uyandırmadı, telefon çalmadı, mesaj gelmedi, kapıcı zile basmadı, üst kattaki çocuklar koşturup ses yapmadı, sokaktan korna sesi gelmedi, simitçi simiiiiittt diye bağırmadı, üşümedim, susamadım, kabus görmedim, akşam erken yatmadım, hasta da değilim... Kısacası beni erkenden uyandıracak hiç bir dış etken yoktu bu sabah ve ben erkenden uyandım.
 
Pazar sabahı erken uyanan bir insan hafta içi işe yetişmek için neredeyse ofiste gözlerini açmasının aksine, yattığı yerde yetişmesi gereken bir yer olmamasının da verdiği huzurla biraz kendini dinliyor, biraz son günlerin muhasebesini yapıyor, gözlerini dinlendirip sakince yatağında keyif yapabiliyor. Ne kadar güzel bir lüks aslında.
 
Aslında neden olduğunu biliyorum. Hayatı kaçırmak istemiyorum ve bunu yaparken telaşa düşüyorum. Hep, her zaman ve her konuda acele ediyorum. Bir iş yaparken istediğim gibi ama hızlı yapıyorum, yemek yerken hızlı yiyor, son lokmamı neredeyse masadan kalkarken yutuyorum. İnsanlarla hızlı konuşuyorum ve daha konuşacak çok şey olduğunu bildiğimden zaman yaratmaya çalışıyorum. Hızlı yürüyor ve vardığımda yoruluyorum. Kısacası kafamdaki programları hemen sonuçlandırmak ve üzerine yenileri eklemek istiyorum. Çünkü o kadar çok şey var ki yapabilecek. Fırsat ve zaman yaratmaya çalışıyorum hepsine. İşte sabah erkenden uyanmamın bilinçaltında yatan sebebi de bu. Uykumu altığımda kalkıp başlamalıyım. Belki doğru dürüst, belki gereksiz ama birşeyler yapmalıyım. Evdeki kutuları boşaltıp uzun zamandır ayıklamadığım kıyafetlerden bile başlayabilirim ama duramam. Bir kere göz doktoruna gitmiştim, görme sıkıntısı yaşadığımı düşünüyordum. Bana tek verdiği damla göz kuruluğu içindi; "Gözlerini az kırpıyorsun ve göz bebeklerin kuruyor, bunu kullan günde iki defa" demişti. Özellikle bilgisayarda çalışırken ve belki de hayatın içinde de o kadarlık anı bile kaçırmamak için gözlerimi kırpma tasarrufunda bulunuyor, kendimce "an" biriktiriyordum. Sabah 8'de uyanınca da açtığım gözlerim ile günün aydınlığı ile buluştuğumda ayaklarımın üstüne basıyor ve güne başladığımı kendime duyuruyorum. Günaydın hadi başla diye...
 
Çok acele ediyorum, doğru mu yapıyorum bilmiyorum ama  yavaş olamıyorum ve yavaş insanlara, yavaş asansörlere, yavaş çalışan bilgisayarlara, telefonlara, yavaş akan trafiğe bana yetişmeleri için biraz daha hızlı olmalarını tavsiye ediyorum :))
 
 
 
 

22 Kasım 2013 Cuma

ÜZÜLME ALIŞIRSIN

Alışmak bağımlılık mı yapıyor bilinmez ama hayatımızda önemli kararlar alırken veya  alamazken çok etkili olduğu kesin. Bir şeye alışmaya görelim onu kabullenmemiz an meselesi. İnsanların bazen "40 yıldır sanki seni tanıyorum" ya da "çok uzun süredir burada çalışıyor gibi hissediyorum" demelerinin altında yatan da hep bu, alışkanlıklar...

Alışkanlıklarından vazgeçmek zor gelir. Vazgeçemem dersin. Sırf bu yüzden deli gibi aşık olduğun, o olmazsa yaşayamam dediğin kişi ile yürüyemeceğini bile bile de olsa ilişkini bitiremezsin. Sevgin alışkanlığa dönüşmüştür haberin olmaz. İşkence çekersin. Yalnız kalmaya korkarsın, sırf alıştığından ilişkine devam edersin. Sevgilin senden ayrılırsa  o an bir daha nefes alamayacağını, onsuz nasıl yaşayacağını, hayatın artık anlamsız olduğunu düşünürsün ve umutsuzluğun dibine vurursun. Ama alışırsın hem de anlamadan hem de unutup bir başkasını daha çok sevecek kadar hem de iyi ki benden ayrılmış diyecek ve başkasını tanıma şansını yakalamanın ekstra mutluluğunu tadarak alışırsın.

Bazen bir günde alışırsın bazen bir yılda alışamazsın. Bunun makul bir süresi var mı bilinmez ama büyüdükçe alışmak daha vazgeçilmez oluyor. Bir insanı seviyorsun ona alışıyorsun ve onunla hayatını geçirmek istiyorsun. Her gün bu güzel duygular ile uyurken güne aynı duygu yoğunluğu ile başlıyorsun. Aslında yıllardır özlemini çektiğin, ne zaman olacağını sabırsızlıkla beklediğin yuva istediğin gerçekleşince bile alışıyorsun. Çok istediğin ne gerçekleşse hayatında emin ol ona bile alışıyorsun. O yüzden alışamayacağım birşey yok deme. 

Belki de en kötüsü birisini kaybettiğinde oluşan boşluğa alışmaktır. Dönmeyeceğini bildiğin ve artık göremeyeceğin kişi alışkanlık oluşturmuştur sana. O gittiğinde sen ne yapacağını şaşırırsın ve en yakınında kişiler sana temenni olarak yine aynı şeyi söylerler  "Üzülme Alışırsın". 
 









 

19 Kasım 2013 Salı

EVİNİZİ RENGARENK YAPIN, İÇİNİZ AÇILSIN



RENKLERİN İNSAN YAŞAMINDA ÇOK ETKİLDİR. HER RENK  İNSANI GEREK PSİKOLOJİK GEREK FİZYOLOJİK OLARAK ETKİLER. HATTA RENKLERİN TONU BİLE RUH HALİNİ DEĞİŞTİREBİLİR. NASIL Kİ GÜNEŞ IŞIĞININ AYDINLATMA VE PARLAKLIK ETKİSİ SİZİ FARKLI RUH HALİNE SOKAR DİĞER YANDAN AYNI GÖKYÜZÜ İSE KARA BULUTLARIN HAKİMİYETİ ALTINDA GRİYE BOYANDIĞINDA KARAMSARLIĞA DAVETİYE ÇIKARABİLİR.

RENKLER KİŞİLERİN ZEVKLERİNE GÖRE DEĞİŞİR VE ASLA KURALI YOKTUR. HERKES HER RENGİ BEĞENMEZ. HERKESİ MUTLU VEYA MUTSUZ EDEN RENKLER VARDIR. KİMSEYİ RENGİ KULLANIŞ AMACI SEBEBİYLE YADIRGAMAMALI VE AKSİNE RENGİ HAYATINA SOKTUĞU İÇİN TAKDİR ETMELİSİNİZ. PEKİ NEDEN KAHVERENGİNİN, SİYAHIN VE TONLARININ AĞIRLIĞI ALTINDA RENKLERE ÖZGÜRLÜK TANIMIYORUZ.HADİ BİRAZ İÇİMİZ AÇILSIN :)

 


















GÖRSELLERLE RENKLERİN NE GÜZEL KULLANILDIĞINI VE FOTOĞRAFLARDAN BİLE SİZİ NE KADAR MUTLU EDEBİLECEĞİNİ GÖRDÜNÜZ. BEYAZIN SAFLIĞININ, PEMBENİN ROMANTİKLİĞİNİ, SARININ CIVIL CIVILLIĞINI, YEŞİLLİĞİN HUZURUNU BEĞENDİNİZ Mİ? O ZAMAN SİZİN DE ARTIK RENKLERLE TANIŞMA ZAMANINIZ GELDİ BENCE :)








 Görseller: www.evtasarimlari.com ( visit now)