Şehirden kendinizi nasıl atmışsanız dönmek istemezsiniz, aslında arkanızda bir sürü şey bırakmışsınızdır. Yerleşik yaşam temelinde bir sürü de sorumluluğu barındırır. Bu sorumlukların başında iş başlı başına birikmiş bir şekilde dört gözle sizi bekliyordur, tatilden sonraki ilk sabah ayaklarınızı nasıl sürüyerek gelirsiniz tahmin bile edilmez, faturalar zaten olmazsa olmazıdır dönüşlerin, mailler-posta kutuları evrak ile dolmuştur, evdeki çiçekler komşuya anahtar bırakmadıysanız su su diye yolunuzu gözlerler, kedileriniz varsa sizi kapıda özlemle bekliyorlardır, evi de temizlemek-havalandırmak lazım ve bir de bavulu boşaltmak en büyük işkencesi işin. Açtığınızda tatil kokar ve denizin sesi kulağınıza gelir. Duymayan var mıdır?
Bir reklamda "Tatil için çalışıyoruz" diye bir slogan vardı. Tabiki tatili bekliyoruz, yoğun ve stresli iş temposuna biraz ara vermek hem beden hem de zihin sağlığımız için gerekli, bu yadsınamaz ama bu yorum bence biraz insana endişe verici ve moral kırıcı. Çünkü her günü tatile yaklaşmak için geçiriyormuş gibi hissettiriyor. Ama aslında tatilde sadece dinleniyoruz ve farklı zaman geçiriyoruz. Tatilde olmadığımız zamanları da keyifli ve mutlu geçirirsek tatilin gelmesi için takvim yapraklarında günlerin üzerine çeltik atmayız. Aksi halde hele tatilden döndükten sonra bir sonraki tatile kadar geçecek süre işkence haline döner.
Tatilden; dinlenmiş, değişik yerleri görmüş, her gittiğimiz yerin yöresel yemeklerini tatmış, bol bol hatıra alışverişi yapmış, fotoğraflarla anı ölümsüzleştirerek evimize kavuşmanın huzuruna ermiş bir şekilde dönmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz. Çünkü tatil her ne kadar keyifli, rahat, huzurlu, dinlenerek geçse de hatta insana kendini yeniden doğmuş biri gibi hissettirse de evimize, sevdiklerimize, işimize, alıştığımız yere dönmek ayrı bir huzur belki de. Tatili hak edip her anı dolu dolu geçirdikten sonra depoladığımız enerji ile kaldığımız yerden devam etmek hem kendimize hem de çevremize daha verimli olmamızı sağlıyor.
Tatil demek şehirden uzaklaşmak, şehri arkasında bırakıp bir başka şehre karışmaktır. İnsan tatilde olağan hayatını bir süre geride bırakabilmeli ve şehir hayatı ile arasına mesafe koyabilmeli. Telefon, bilgisayar ve benzeri her türlü iletişimi bir kenara bırakabilmeli ama en önemlisi kafasındakileri de onların yanına yerleştirebilmelidir. Kafası sorunlarla, sıkıntılarla, iş yerinde yokluğunda neler olduğuyla dolu olursa tatilin anlamı kalmaz. İnsan, tatilde bulunduğu ortamın kabına yerleşip onun şeklini alabilmelidir. Sadece bedenini değil ruhunu da uzaklaştırabilmelidir her şeyden..
Denize girip üzerindeki şehri atacaksın, kitaplarını tozlu raflardan indirip kelimeler arasında kaybolacaksın, dinlemediğin müzikleri dinleyip, yemediğin yemekleri tadıp bilmediğin bir yerin sokaklarında kaybolacaksın. Bu arada şehre geldiğinde güzel anıları tazelemen için bol bol da fotoğraf çekmeyi de unutmayacaksın. Belki çok sevdiklerini çerçeve yapar, masana da koyarsın :)
Tatillerini doya doya, bedenen değil ruhen de yapmayı unutmaman dileğiyle..
Bir reklamda "Tatil için çalışıyoruz" diye bir slogan vardı. Tabiki tatili bekliyoruz, yoğun ve stresli iş temposuna biraz ara vermek hem beden hem de zihin sağlığımız için gerekli, bu yadsınamaz ama bu yorum bence biraz insana endişe verici ve moral kırıcı. Çünkü her günü tatile yaklaşmak için geçiriyormuş gibi hissettiriyor. Ama aslında tatilde sadece dinleniyoruz ve farklı zaman geçiriyoruz. Tatilde olmadığımız zamanları da keyifli ve mutlu geçirirsek tatilin gelmesi için takvim yapraklarında günlerin üzerine çeltik atmayız. Aksi halde hele tatilden döndükten sonra bir sonraki tatile kadar geçecek süre işkence haline döner.
Tatilden; dinlenmiş, değişik yerleri görmüş, her gittiğimiz yerin yöresel yemeklerini tatmış, bol bol hatıra alışverişi yapmış, fotoğraflarla anı ölümsüzleştirerek evimize kavuşmanın huzuruna ermiş bir şekilde dönmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz. Çünkü tatil her ne kadar keyifli, rahat, huzurlu, dinlenerek geçse de hatta insana kendini yeniden doğmuş biri gibi hissettirse de evimize, sevdiklerimize, işimize, alıştığımız yere dönmek ayrı bir huzur belki de. Tatili hak edip her anı dolu dolu geçirdikten sonra depoladığımız enerji ile kaldığımız yerden devam etmek hem kendimize hem de çevremize daha verimli olmamızı sağlıyor.
Tatil demek şehirden uzaklaşmak, şehri arkasında bırakıp bir başka şehre karışmaktır. İnsan tatilde olağan hayatını bir süre geride bırakabilmeli ve şehir hayatı ile arasına mesafe koyabilmeli. Telefon, bilgisayar ve benzeri her türlü iletişimi bir kenara bırakabilmeli ama en önemlisi kafasındakileri de onların yanına yerleştirebilmelidir. Kafası sorunlarla, sıkıntılarla, iş yerinde yokluğunda neler olduğuyla dolu olursa tatilin anlamı kalmaz. İnsan, tatilde bulunduğu ortamın kabına yerleşip onun şeklini alabilmelidir. Sadece bedenini değil ruhunu da uzaklaştırabilmelidir her şeyden..
Denize girip üzerindeki şehri atacaksın, kitaplarını tozlu raflardan indirip kelimeler arasında kaybolacaksın, dinlemediğin müzikleri dinleyip, yemediğin yemekleri tadıp bilmediğin bir yerin sokaklarında kaybolacaksın. Bu arada şehre geldiğinde güzel anıları tazelemen için bol bol da fotoğraf çekmeyi de unutmayacaksın. Belki çok sevdiklerini çerçeve yapar, masana da koyarsın :)
Tatillerini doya doya, bedenen değil ruhen de yapmayı unutmaman dileğiyle..