24 Kasım 2013 Pazar

Hergün Yeni...: ŞEYTAN ACELE İŞİME KARIŞMA SAKIN

Hergün Yeni...: ŞEYTAN ACELE İŞİME KARIŞMA SAKIN: Bir pazar sabahı saat 8'de uyandım. Kış ayının yavaş yavaş kendini gösterdiği belki de geç bile kaldığı bir kasım pazar sabahı. Alarm...

ŞEYTAN ACELE İŞİME KARIŞMA SAKIN

Bir pazar sabahı saat 8'de uyandım. Kış ayının yavaş yavaş kendini gösterdiği belki de geç bile kaldığı bir kasım pazar sabahı. Alarm çalmadı, kimse yanıma gelip uyandırmadı, telefon çalmadı, mesaj gelmedi, kapıcı zile basmadı, üst kattaki çocuklar koşturup ses yapmadı, sokaktan korna sesi gelmedi, simitçi simiiiiittt diye bağırmadı, üşümedim, susamadım, kabus görmedim, akşam erken yatmadım, hasta da değilim... Kısacası beni erkenden uyandıracak hiç bir dış etken yoktu bu sabah ve ben erkenden uyandım.
 
Pazar sabahı erken uyanan bir insan hafta içi işe yetişmek için neredeyse ofiste gözlerini açmasının aksine, yattığı yerde yetişmesi gereken bir yer olmamasının da verdiği huzurla biraz kendini dinliyor, biraz son günlerin muhasebesini yapıyor, gözlerini dinlendirip sakince yatağında keyif yapabiliyor. Ne kadar güzel bir lüks aslında.
 
Aslında neden olduğunu biliyorum. Hayatı kaçırmak istemiyorum ve bunu yaparken telaşa düşüyorum. Hep, her zaman ve her konuda acele ediyorum. Bir iş yaparken istediğim gibi ama hızlı yapıyorum, yemek yerken hızlı yiyor, son lokmamı neredeyse masadan kalkarken yutuyorum. İnsanlarla hızlı konuşuyorum ve daha konuşacak çok şey olduğunu bildiğimden zaman yaratmaya çalışıyorum. Hızlı yürüyor ve vardığımda yoruluyorum. Kısacası kafamdaki programları hemen sonuçlandırmak ve üzerine yenileri eklemek istiyorum. Çünkü o kadar çok şey var ki yapabilecek. Fırsat ve zaman yaratmaya çalışıyorum hepsine. İşte sabah erkenden uyanmamın bilinçaltında yatan sebebi de bu. Uykumu altığımda kalkıp başlamalıyım. Belki doğru dürüst, belki gereksiz ama birşeyler yapmalıyım. Evdeki kutuları boşaltıp uzun zamandır ayıklamadığım kıyafetlerden bile başlayabilirim ama duramam. Bir kere göz doktoruna gitmiştim, görme sıkıntısı yaşadığımı düşünüyordum. Bana tek verdiği damla göz kuruluğu içindi; "Gözlerini az kırpıyorsun ve göz bebeklerin kuruyor, bunu kullan günde iki defa" demişti. Özellikle bilgisayarda çalışırken ve belki de hayatın içinde de o kadarlık anı bile kaçırmamak için gözlerimi kırpma tasarrufunda bulunuyor, kendimce "an" biriktiriyordum. Sabah 8'de uyanınca da açtığım gözlerim ile günün aydınlığı ile buluştuğumda ayaklarımın üstüne basıyor ve güne başladığımı kendime duyuruyorum. Günaydın hadi başla diye...
 
Çok acele ediyorum, doğru mu yapıyorum bilmiyorum ama  yavaş olamıyorum ve yavaş insanlara, yavaş asansörlere, yavaş çalışan bilgisayarlara, telefonlara, yavaş akan trafiğe bana yetişmeleri için biraz daha hızlı olmalarını tavsiye ediyorum :))
 
 
 
 

22 Kasım 2013 Cuma

ÜZÜLME ALIŞIRSIN

Alışmak bağımlılık mı yapıyor bilinmez ama hayatımızda önemli kararlar alırken veya  alamazken çok etkili olduğu kesin. Bir şeye alışmaya görelim onu kabullenmemiz an meselesi. İnsanların bazen "40 yıldır sanki seni tanıyorum" ya da "çok uzun süredir burada çalışıyor gibi hissediyorum" demelerinin altında yatan da hep bu, alışkanlıklar...

Alışkanlıklarından vazgeçmek zor gelir. Vazgeçemem dersin. Sırf bu yüzden deli gibi aşık olduğun, o olmazsa yaşayamam dediğin kişi ile yürüyemeceğini bile bile de olsa ilişkini bitiremezsin. Sevgin alışkanlığa dönüşmüştür haberin olmaz. İşkence çekersin. Yalnız kalmaya korkarsın, sırf alıştığından ilişkine devam edersin. Sevgilin senden ayrılırsa  o an bir daha nefes alamayacağını, onsuz nasıl yaşayacağını, hayatın artık anlamsız olduğunu düşünürsün ve umutsuzluğun dibine vurursun. Ama alışırsın hem de anlamadan hem de unutup bir başkasını daha çok sevecek kadar hem de iyi ki benden ayrılmış diyecek ve başkasını tanıma şansını yakalamanın ekstra mutluluğunu tadarak alışırsın.

Bazen bir günde alışırsın bazen bir yılda alışamazsın. Bunun makul bir süresi var mı bilinmez ama büyüdükçe alışmak daha vazgeçilmez oluyor. Bir insanı seviyorsun ona alışıyorsun ve onunla hayatını geçirmek istiyorsun. Her gün bu güzel duygular ile uyurken güne aynı duygu yoğunluğu ile başlıyorsun. Aslında yıllardır özlemini çektiğin, ne zaman olacağını sabırsızlıkla beklediğin yuva istediğin gerçekleşince bile alışıyorsun. Çok istediğin ne gerçekleşse hayatında emin ol ona bile alışıyorsun. O yüzden alışamayacağım birşey yok deme. 

Belki de en kötüsü birisini kaybettiğinde oluşan boşluğa alışmaktır. Dönmeyeceğini bildiğin ve artık göremeyeceğin kişi alışkanlık oluşturmuştur sana. O gittiğinde sen ne yapacağını şaşırırsın ve en yakınında kişiler sana temenni olarak yine aynı şeyi söylerler  "Üzülme Alışırsın". 
 









 

19 Kasım 2013 Salı

EVİNİZİ RENGARENK YAPIN, İÇİNİZ AÇILSIN



RENKLERİN İNSAN YAŞAMINDA ÇOK ETKİLDİR. HER RENK  İNSANI GEREK PSİKOLOJİK GEREK FİZYOLOJİK OLARAK ETKİLER. HATTA RENKLERİN TONU BİLE RUH HALİNİ DEĞİŞTİREBİLİR. NASIL Kİ GÜNEŞ IŞIĞININ AYDINLATMA VE PARLAKLIK ETKİSİ SİZİ FARKLI RUH HALİNE SOKAR DİĞER YANDAN AYNI GÖKYÜZÜ İSE KARA BULUTLARIN HAKİMİYETİ ALTINDA GRİYE BOYANDIĞINDA KARAMSARLIĞA DAVETİYE ÇIKARABİLİR.

RENKLER KİŞİLERİN ZEVKLERİNE GÖRE DEĞİŞİR VE ASLA KURALI YOKTUR. HERKES HER RENGİ BEĞENMEZ. HERKESİ MUTLU VEYA MUTSUZ EDEN RENKLER VARDIR. KİMSEYİ RENGİ KULLANIŞ AMACI SEBEBİYLE YADIRGAMAMALI VE AKSİNE RENGİ HAYATINA SOKTUĞU İÇİN TAKDİR ETMELİSİNİZ. PEKİ NEDEN KAHVERENGİNİN, SİYAHIN VE TONLARININ AĞIRLIĞI ALTINDA RENKLERE ÖZGÜRLÜK TANIMIYORUZ.HADİ BİRAZ İÇİMİZ AÇILSIN :)

 


















GÖRSELLERLE RENKLERİN NE GÜZEL KULLANILDIĞINI VE FOTOĞRAFLARDAN BİLE SİZİ NE KADAR MUTLU EDEBİLECEĞİNİ GÖRDÜNÜZ. BEYAZIN SAFLIĞININ, PEMBENİN ROMANTİKLİĞİNİ, SARININ CIVIL CIVILLIĞINI, YEŞİLLİĞİN HUZURUNU BEĞENDİNİZ Mİ? O ZAMAN SİZİN DE ARTIK RENKLERLE TANIŞMA ZAMANINIZ GELDİ BENCE :)








 Görseller: www.evtasarimlari.com ( visit now)